12 Şubat 2014 Çarşamba

KAÇIYORUM (Şiir - Muzaffer Yıldırım)


KAÇIYORUM
Öyle bir bela var ki başımda
Herkesten diyar, diyar kaçıyorum
İnsanları sarmış onulmaz dertler
Vatanıma, milletime, kendime acıyorum
 
Sahte sahte gülüyor, dostlar yüzüme
Kimse rağbet etmiyor kimsenin sözüne
Kara sular inse de şu iki dizime
İkiyüzlü insanlardan kaçıyorum
 
Şeytan girmiş hepimizin içine 
Meyil verdik belki elin piçine
Atamın, anamın, babamın suçu ne
Üzerimize gelecek belalardan kaçıyorum
 
Nice Muzaffer'ler göçmüş buradan
Bize de bu ömrü vermiş Yaradan
Bir oradan, bir buradan, bir şuradan
Yalandan, dolandan, hileden kaçıyorum.
 
Muzaffer YILDIRIM

T Ü R E D İ (Şiir - Deniz Şahinoğlu)

TÜREDİ

Eğelense bile suyu kesemez,
Kendini doğrayan hızar türedi
Yüzüne söylerim korkar küsemez
Sırtıyla düşünen yazar türedi

Kirli suda kara kömür aklarken
Hayaletin gölgesinde saklarken
İt uyudu hırsız malı haklarken
Memlekette uyurgezer türedi

Papaz urbasını giyindi softa
Ne güzel anlatır iki tarafta
İmam yıkamaya başladı mevta
Kahkaha içinde bizar türedi

Çok kafalar yardı delinin taşı
Vakitsiz açılır gelinin başı
Daha kurumadan gözünün yaşı
Brütüsle yatan Sezar türedi

Günden güne geriledi okuma
Avrat üzerine emir üç kuma
Millet kafasını soktukça kum’a
Köstebek gözünde nazar türedi

Azrail’e iş yok gezer avara
Kimi ağlar kimi işer duvara
Hele şu diriler dursun kenara
Ölülerden korkan mezar türedi

Tilki horoz oldu aldı kümesi
Akıl işi kurka yattım demesi
Oyunun kuralı son kademesi
Böyle akıl satan pazar türedi

Dualar Denize yağdırdı suyu
Hamsi balinaya kurdu pusuyu
Balıklar vurgun yer asırlar boyu
Suları çekilmiş hazar türedi

Deniz Şahinoğlu


8 Şubat 2014 Cumartesi

MEHMET ÇINARLI DİYOR Kİ

MEHMET ÇINARLI DİYOR Kİ

“Bir büyük karanlıktan, bir büyük adamın önderliğiyle, canımızı dişimize takıp savaşarak, aydınlığa çıkmıştık. Kendimize güvenimiz sonsuzdu. Yenmiş olduğumuz güçlükleri gözümüzün önüne getirip, yenemeyeceğimiz hiçbir güçlük olmayacağını sanıyorduk. Bu güven duygusu yurdumuzun yeniden yaratılması çabasında bize kuvvet verdi.

Ama, çok geçmeden onun bir güç kaynağı olmaktan çıkıp, kuru bir övünme vesilesi haline geldiğini gördük. Bu iman artık kafamıza, bileklerimize değil, çenemize kuvvet veriyordu. Büyük iş yapma yerine, büyük lâf etme yarışına girdik. Bunun tam bir hayal kırıklığı ile sonuçlanması olağandı. Öyle oldu. 
Ve biz bu hayal kırıklığının etkisi altında kendimize olan 
güvenimizi yitirdik.

Bize her şeyden önce bir ruh kalkınması gerek. Bunu sağlamanın yolu her ne ise aramalıyız. Eğer, düşmanlıkları ortadan kaldırıp 
birbirimize sımsıkı bağlanmamız; milletimizin iyiliği için şahsî çıkarlarımızı bir kenara bırakmayı öğrenmemiz; aşağılık duygusunun 
verdiği miskinlikten kurtulup, kendine güvenme gücünü yeniden kazanmamız, milletçe yeni bir savaşa girmemize bağlıysa, 
içimden böyle bir felâketi bile istemek gelir”.
(Kurtuluş Yolu – Eylül 1964)