TERÖRÜ BESLEYİP BİZE KARŞI KULLANANLARDIR
Nazif KURUCU (*)
Ülkemizdeki Ermeniler ve kendilerini Türk saymayan hiçbir unsur bırakın
soykırımı, hiçbir kötü muamele görmemişlerdir. Osmanlı kurulduğu
yıllardan ve özellikle genişlediği asırlardan başlayarak; azınlıkları
Türklerden üstün tutmuştur. Anadolu’da Selçuklu eserleri çok! Onlardan
önce ve sonra kurulan Türk ve Türkmen beyliklerinin bıraktığı eserler de bol.
Fakat Osmanlı padişahları tarafından yaptırılan kalıcı eserler,
nadirattandır. Pek az Türk kökenli paşa veya vezir olabilmiş; onlardan
bazıları kendi doğdukları beldelere, bir cami veya külliye kurmuş olabilir.
Bunlar, iki elin parmaklarını geçmez. Saraylarda yaşayanlar ve en üst düzeyden
en alta kadar hizmet edenlerin hiçbiri (Birkaç Bolulu aşçı yamağı dışında) Türk
değildir. Ermenidir, Rum’dur, Sırp’tır, Arnavut’tur, Arap, Zenci ve
başkalarıdır. Fakat çoğu özellikle Türklerden seçilmemiştir. Orhan Bey’den
sonraki hemen hiçbir padişahı Türk analar doğurmamıştır. Devletin sahibi olan
ve asıl yükü çeken Türklerin niçin ihmal edildiği tahmin edilebilir. Rahmetli
ve büyük insan Osman Bey ve oğlu, kuruluştan önce diğerlerinin çadır
komşularıydı. Tüm çadırlılar birbirine eşitti; beyin eteğini öpmezler ve önünde
secdeye kapılmazlardı. Birbiriyle şakalaşır, eksiğini de söyleyebilirlerdi.
Oysa azınlıklar yalnızca el etek öpmeyip, secdeye de kapanıyorlardı.
“Padişah veya veliahtlar Türk kızıyla evlenirse; o gelininin akrabaları
çevrelerine bir üstünlük sağlar” endişesi de etkili oldu mu? Bilinemez. Belki
de“Anadolu ve çevresinde yeni Türk Beylikleri kurulur” korkusu,
Türklerin Osmanlıda üçüncü sınıf halk muamelesi görmesinde etkili olmuştur.
Özellikle Karaman Beyliği’ni fethetmek, Osmanlı’ya çok zorluk çıkardı. Fatih
Sultan Mehmet bir seferinde Karaman’a giderken; Yalvaç’ın Örkenez(Bağkonak)
köyüne uğramış. Cami yapılması için biraz altın bırakmış; eski toprak damlı
cami o zamandan. Hadim’e uğradığında ise; atından terli inip su istemiş; bir
Yörük kızı kendisine tasla su getirmiş. Fakat üzerine çam yaprakları ufalamış.
Padişah onu dökmüş. Kız yeni verdiği suya da çam yaprakları övelemiş. Üç beş
kez böyle olunca; padişah kızıp nedenini sormuş. Güzel kız; “Sultanım terlisin;
yavaş iç de hastalanma diye yaptım” demiş. Memnun olan Fatih, ellerini Yüce
Mevla’ya açıp:“GÜZELİNİZ FARİMESİN-ÇAMLARINIZ KURUMASIN!” duasını
etmiş. O yüzden, HADİM VE TAŞKENT çamları her zaman koyu yeşildir. Güzelleri de
kolay yıpranmaz ve çirkinleşmez. Keşke yüce Fatih, o kızcağızla evlenseydi.
Evlenseydi de, Osmanlı; Karaman Beyliğinin halkını her fırsatta uzak diyarlara
sürmeseydi! Bir zamanlar Anadolu’da otlayan koyunların yarısı Karaman
Beyliği ovalarındaymış. *Denizli’nin Çameli ilçesinde kaymakamlık yaptım.
Oranın adı, eski haritalarda Karaman olarak yazılır. Köyceğiz Beylerinin bu
dağlık topraklarına, buradan dan halk götürülerek yerleştirilmiş.
Cumhuriyete kadar, toprak sahibi beylerin eciri- kölesi
olmuşlar. *Kıbrıs’taki Türk halkının çoğunun kökenleri de
Karaman beyliği ahalisidir. *Mustafa Kemal Paşa’nın dedesi KIZIL
AHMET, Bulgar ve diğer anasır çeteleriyle savaşmak için arkadaşlarıyla dağlara
çıkmış. Orada kalmış. Onun ve Kızıllar denen sülalenin kökeni de, Rumeline
Karaman’dan oralara göçürülmüş. Halkı boşaltılarak Karaman Beyliğinin yeniden
problem çıkarması böylece engellenmiş. Asıl tehlikeli olan; Ermeni,
Rum, Arap ve diğer azınlıkların sakınca yaratma ihtimali yok sanılmış! Önemli
makamlar ve ayrıcalıklar hep onlara verilmiş. Belki bunda
Rum ve Ermeni’lerin yabancı dil bilmeleri de etkili olmuştur. Bu ihtimal pek
az. Türk çocukları da sarayda ve Enderun’da eğitilip yabancı dil
öğrenir ve yetiştirilebilirdi. Böyle bir şey yapılmamış.
Batılar ve bütün dünya devletimize
saldırdığında; Ermeniler, Rumlar, Araplar ve diğer unsurlar, içimizden ve
arkamızdan vurdular. “Ermeni ve Rumların, camilere doldurup yaktığı Türklerin
ve köylerin intikamı alınmak istenir de zarar görürler endişesiyle” devlet
onları korumalı bölgelere göndermiş. Bu hicret sırasında zarar
görenlerin şimdi dünyayı bize kışkırtıp; tahrik etmeleri kıymet bilmezliktir.
Dışarıdaki Ermeniler, sömürgecilerin tuzaklarına alet olmasalar; daha kazançlı
çıkarlar. Bizden korkup birlikte saldırmak isteyen büyüklü-küçüklü
küffar, onları maşa olarak kullanıyor. İslam dünyasına karşı sürdürdükleri
Haçlı cinayetlerini, yeniden Türklüğün üzerine yoğunlaştırmak istiyorlar.
Mizansen budur.
Osmanlı’nın koruyup yücelttiği her anasır; Türk halkını ve devletini haritadan
silmek için Haçlılara yalakalık yapıp iftiralar geliştirerek tahrikçiliğin
peşindeler. Bundan kendileri zararlı çıkar.
Birçok batılı parlamento, düzmece
yasalarla tarih yazma küstahlığını gösteriyor. “Emeni soykırımı olmadı” diye
yazan ve hatta sokakta fısıldayan kardeşlerimizi hapislerde çürütmeye kalkıyorlar. Ermeni
soykırımı iddiasının yalan olduğunu, onlar da biliyorlar! Amaçları bu
bahanelerle bize saldırmak, soymak ve yok etmektir.Yöneticilerimiz, ona göre
önlem geliştirsin. nazifkurucu@hotmail.com
(*) Yazar, Avukat, E.Milletvekili,İdareci
Hayli den hayli kalınlaştı yobazlık
yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassup pusudan çıktı yine,
Yurdu şahane cehalet yeni baştan bürüdü.
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassup pusudan çıktı yine,
Yurdu şahane cehalet yeni baştan bürüdü.
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder