YAŞAM VE MÜCADELE
Gazali’nin bir sözü vardır; ’Mezardakilerin pişman oldukları
şeyler için dünyadakiler birbirlerini kırıp geçiriyorlar.’ Gazetelerin
üçüncü sayfaları birbirini öldüren insanların haberleriyle dolu.
Nedenlerine bakıyorsunuz çoğu zaman koca bir ‘HİÇ’. Son bir yılda
suçlu sayısı 785 bini geçmiş. Bir anlık öfke ve… Neden bu hale geldik? Neden
umutlarını yitirdi bu toplum?
Oysa umut, insanların
öteki insanlarla düşünce ve duygu birliği içinde gerçekleştirebilecekleri bir
arayış içinde hareket etmelerinden doğar. Umutsuzluk ise suskunlaşmanın,
dünyayı yadsımanın ve dünyadan kaçışın bir biçimidir. Ancak kaçış bir çözüm
değildir. Ortam ne kadar kötü olursa, adaletsiz olursa olsun bu umutsuzluk
değil, aksine umut nedeni olmalıdır. Çünkü adaletsizliğin tanımayı reddettiği
insan, dursuz duraksız bir arayışa girmelidir. Mücadele etmeli ve bir çıkış
yolu bulmalıdır. Kendisi kurmalıdır belki de düzeni, adaleti. Unutulmamalıdır
ki umut, kolları kavuşturup beklemek değil, ona ulaşmak için mücadele etmektir.
Peki nasıl? Öncelikle sorunların farkında olmalıyız. Nedir ülkenin içinde
bulunduğu durum? Nedir bu sorunların kökenleri? Hepsini irdelemeli ve bir araya
gelerek ülkemize, bizlere bunları yapanlarla savaşmalıyız. Topla-tüfekle değil
elbette. Aklımızla, birliğimizle ve de kalemlerimizle. ’Kalem kılıçtan
keskindir.’
Yaşananları unutturmamalıyız. Zira zamanın bizi her gün biraz daha
unutkanlaştırdığı kesin. Zulmü meslek edinenlerin güvencesi de bu zaten. Oysa
unuttukça eksiliyoruz durmadan. Güç belleğimizde saklıdır. Unutmaz,
unutturmazsak yani geçmişte yaşananları bilir ve bunlardan gerekli çıkarımları
yaparsak bugünün güçlüleri bizler olacağız. Ve bu güçteki insanlar bir araya
geldi mi onları yıkacak hiçbir güç bulunamayacaktır.
Koşu zorlu bir koşudur. Ama unutulmamalıdır ki, koşullar ancak mezara
girmekte direnenler için zordur. Suskunlaşmayalım ve mezara tıkılanlardan
olmayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder