--- Zahide Uçar---
Türk Milletine bir operasyon yapılacaktı.
Senaryo hazırdı. Yerli işbirlikçiler üzerinde yıllarca çalışılmıştı.
Kelebeklerin kozadan çıkma zamanı gelmişti. Karanlık inlerinden çıktılar.
“Barış, ileri demokrasi” naraları atarak her tarafta uçuşmaya başladılar.
Kurtuluş savaşında 7 düveli kovmuştuk.
Arkasına bakmadan gidenler uyuyan ajanlarını ülkemizde bırakmıştı. Cephe savaşı
bitmişti ama istihbarat savaşı en ağır biçimde devam ediyordu.
Kalan ajanlar ;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan
sonra saltanat dönemindeki imtiyazlarını kaybedenler(vergiden muaf olmak, askerlikten muaf
olmak gibi), Kurtuluş Savaşı yapılırken düşman güçler ile birlikte
hareket ettiği için yargılananlar, kısacası kuyruk acısı olanlar üzerinde
çalıştılar. Cumhuriyete, devlete düşman torunlar yetiştirdiler.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
cumhuriyet çocukları ülkeyi imar ederken, bütün düşmanlarını kovduğunu sanarak
rehavete düştü. Oysa dilimizi konuşan, Müslüman görünümlü istihbarat ajanları
savaşmaya devam ediyordu.
80 yıllık çalışma sonuç verdi.
Görülen o ki;
Yabancı istihbaratların kucağında yetişen
devlet düşmanları, devleti ele geçirdi.
Türk Milleti başına geleni anlayamasın
diye bir tahterevalli kuruldu.
Tahterevallinin bir ucuna din, diğer ucuna
cumhuriyetin değerleri oturtuldu.
Din karşısına konulan bütün değerlerin
kaybetmesi kaçınılmazdı.
Bu nasıl mı oldu? Bazı örnekler ile izah
edelim:
Erdoğan gündem
değiştirirken boşuna kürek çekmek yerine operasyonel bir söyleme sığınarak,
"Ne zarar gördünüz imam hatip okullarından da bunları kapattınız? Ne yaptı
imam hatipliler size de bunları kapattınız? İmam hatip okullarından terörist
yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız? Anarşistler yetişmediği
içini mi imam hatip okullarını kapattınız? Vatana hizmet aşkıyla yandıkları
için mi imam hatip okullarını kapattınız?" dedi.
Tahterevallinin öteki ucundaki sazanlar
istenilen cevabı vermekte gecikmedi. İmam Hatiplere karşı yorumlar yapıldı.
Mütedeyyin halk yeniden Erdoğan’ın kucağına itildi.
Bakınız beyler-bayanlar;
Anadolu insanı aslında yobazdan hoşlanmaz.
Çocukları okusun ama dinini bilsin, geleneklerine bağlı kalsın ister. Bu istek
nedeni ile İmam Hatip okullarına ilgi gösterdi. Arsalar bağışladı. Yaşadığınız
ülke insanının hassasiyetlerini, kırmızı çizgilerini anlayamazsanız
söylediğiniz her söz askıda kalır.
Peki nasıl karşılık verilmeliydi?
Erdoğan’a verilecek cevap;
“Sayın Erdoğan, suç işliyorsunuz.
Ayrımcılık yapıyorsunuz. İmam Hatipler de bu milletin okullarıdır. Oraya giden
çocuklar da bizim çocuklarımız. Siz İmam Hatipleri övmüyorsunuz. AKP’nin
siyaset okulu konumuna sokarak gelecekte bu okulların hedefe konması için
tersten bir operasyon yürütüyorsunuz. Bu okulları hedefe koyuyorsunuz. İmam
Hatip okullarının derneklerini okullarına sahip çıkmaya davet ediyoruz.”
Olmalıydı.
Çünkü hakikat budur.
Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığına bağlı
bütün okullar devletine bağlı öğrenciler yetiştirmek zorundadır. İmam Hatipler
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullar olmasına, öğretmenleri bakanlığın
atadığı öğretmenler olmasına rağmen, nasıl oluyor da imam ile öğretmen Türkiye
Cumhuriyeti Devleti konusunda ayrı düşüyor? İşte sorulacak soru, sorulacak
hesap budur. Bu okullara hangi istihbarat ajanları el attı?
Siz Avrupa ülkelerinde kilise okullarından
devletine düşman bireylerin yetiştirilebileceğini düşünebilir misiniz? Böyle
bir şey mümkün değildir. İşte asıl sorgulanması gereken konu budur. İmam
Hatipleri sorgulamak yerine, öğretmenle imamımızı ayrı düşüren bu ihanet
çalışmasını kimler yürüttü? Bizim çocuklarımızı kimler birbirine düşürüyor?
Akılcı bakış bu sorgulamayı gerektirir.
Türk Milletine kurulan TAHTEREVALLİ kumpası
nedeniyle bu günlere geldik.
Kurulan kumpası bozacak akılcı çözümler
üretilmedi.
Erdoğan’ı dindar nesil yetiştirmekle
suçlayan akılsızları bile gördük.
Tersten destek… TAHTEREVALLİ siyaseti.
Erdoğan dindar nesil falan yetiştirmiyor.
Erdoğan milli duyarlılığı olmayan, küresel şeytanların kullanabileceği
kimliksiz patates bir nesil yetiştiriyor. Çünkü okyanus ötesi böyle buyurdu.
“Dinler arası diyalog eş başkanı olarak;
tek dinli, tek dilli bir dünya devleti kurma projesinde görev alan Erdoğan ve
ekibi, dindar nesil diyerek dine yaptığı operasyonu
saklıyor?” Sorulması gereken soru ise;
“Bahsettiğiniz nesil Haçlıya uşaklık
edecek haçlı Müslüman’ı bir nesil mi olacaktır?”
Arslan Bulut Saadettin Tantan ile
bir röportaj yapmış. Sadettin Tantan;
“İktidar partisi, iktidara geldiğinden
bugüne kadar, tercih olarak kara para ekonomisi, kayıt dışı ekonomi, kaçakçılık,
kumar ve fuhuş ekonomisi, terör ekonomisi ile yolsuzluk ekonomisinden
besleniyor. Bundan beslenirken, PKK ve KCK da, 2000’li yıllarda dağılmakta olan
ve parasal olarak da çökmüş olan bir örgüt iken bugün 50 milyar dolarlık bir
servete ulaşmış vaziyette. Bu servet, bu 10 yıllık süreç içerisinde oluştuğu
için buradan beslenen iktidar ve yandaşları ile oluşan sistem Türkiye’nin
yozlaşmasına sebep teşkil etmiş vaziyette.”
Bu tespit doğrudur. Bu tespitte AKP
iktidarının 10 yıllık icraatlarının resmi çekilmiştir. Peki bu resimde
Müslümanlık var mıdır? Bırakın dindarlığı, bu resmin içinde insanlık, ahlak var
mıdır?
YOKTUR!..
İşte bu korkunç gerçekleri DİN üzerinden
kurulan siyaset TAHTERAVALLİSİ ile maskelediler.
Kurtuluş savaşında yenilen yedi
düvel ve yerli ortaklarının çocukları, kendilerini hezimete uğratanların
çocuklarından intikam alıyor.
Gelinen nokta;
Bir seri katilden, tecavüzcüden(itirafçı PKK’lıların açıklamalarında
var), uyuşturucu taciri küresel bir fahişeden Mandela çıkarılıyor...
Türk milleti din maskeli haçlı
uşaklarınca 40 yerinden bıçaklanıyor.
10 yıllık iktidarlarında hiç utanmadan;
“Bize karşı çıkanlar dine de karşılar” diye ahlaksız bir propaganda
yaptılar.
Erdoğan;
“İmralı’nın koşulları dünyada hiçbir ülkede
olmayan çok iyi koşullardır ve burada adeta özel bakım söz konusudur. Yatağı
var, televizyonu ya konuldu ya konuluyor. Günde 1 saat 5 arkadaşıyla avluda
volta atıyor. Hiçbir manisi yok.”
Diyor.
Yüreğim sıkışıyor.
Şehitlerimizin;
“Asıl biz şimdi öldük, bizi sattınız.
Kanımızı sattınız.”
Çığlıkları beynimde çınlıyor.
Bu mübarek topraklar çok ihanet gördü.
Hatırlatırım;
BU TOPRAKLAR ÇOK HAİNİ DE GÖMDÜ.
Tek kurşun atmadan bu ülkeyi teslim
ettiğini sananlar,
Tek kurşun yemeden bu ülkeyi teslim
aldığını sananlar…
Yaktığınız ateşte yanacağınız günler
yakındır.