19 Ocak 2013 Cumartesi

TAHTEREVALLİ

TAHTEREVALLİ..
 --- Zahide Uçar---
Türk Milletine bir operasyon yapılacaktı. Senaryo hazırdı. Yerli işbirlikçiler üzerinde yıllarca çalışılmıştı. Kelebeklerin kozadan çıkma zamanı gelmişti. Karanlık inlerinden çıktılar. “Barış, ileri demokrasi” naraları atarak her tarafta uçuşmaya başladılar.
Kurtuluş savaşında 7 düveli kovmuştuk. Arkasına bakmadan gidenler uyuyan ajanlarını ülkemizde bırakmıştı. Cephe savaşı bitmişti ama istihbarat savaşı en ağır biçimde devam ediyordu.
 Kalan ajanlar ;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra saltanat dönemindeki imtiyazlarını kaybedenler(vergiden muaf olmak, askerlikten muaf olmak gibi), Kurtuluş Savaşı yapılırken düşman güçler ile birlikte hareket ettiği için yargılananlar, kısacası kuyruk acısı olanlar üzerinde çalıştılar. Cumhuriyete, devlete düşman torunlar yetiştirdiler.
 Türkiye Cumhuriyeti Devletinin cumhuriyet çocukları ülkeyi imar ederken, bütün düşmanlarını kovduğunu sanarak rehavete düştü. Oysa dilimizi konuşan, Müslüman görünümlü istihbarat ajanları savaşmaya devam ediyordu.
80 yıllık çalışma sonuç verdi.
Görülen o ki;
Yabancı istihbaratların kucağında yetişen devlet düşmanları, devleti ele geçirdi.
Türk Milleti başına geleni anlayamasın diye bir tahterevalli kuruldu.
Tahterevallinin bir ucuna din, diğer ucuna cumhuriyetin değerleri oturtuldu. 
Din karşısına konulan bütün değerlerin kaybetmesi kaçınılmazdı.
Bu nasıl mı oldu? Bazı örnekler ile izah edelim:
Erdoğan gündem değiştirirken boşuna kürek çekmek yerine operasyonel bir söyleme sığınarak, "Ne zarar gördünüz imam hatip okullarından da bunları kapattınız? Ne yaptı imam hatipliler size de bunları kapattınız? İmam hatip okullarından terörist yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız? Anarşistler yetişmediği içini mi imam hatip okullarını kapattınız? Vatana hizmet aşkıyla yandıkları için mi imam hatip okullarını kapattınız?" dedi.
 Tahterevallinin öteki ucundaki sazanlar istenilen cevabı vermekte gecikmedi. İmam Hatiplere karşı yorumlar yapıldı. Mütedeyyin halk yeniden Erdoğan’ın kucağına itildi.
Bakınız beyler-bayanlar;
Anadolu insanı aslında yobazdan hoşlanmaz. Çocukları okusun ama dinini bilsin, geleneklerine bağlı kalsın ister. Bu istek nedeni ile İmam Hatip okullarına ilgi gösterdi. Arsalar bağışladı. Yaşadığınız ülke insanının hassasiyetlerini, kırmızı çizgilerini anlayamazsanız söylediğiniz her söz askıda kalır.
Peki nasıl karşılık verilmeliydi?
Erdoğan’a verilecek cevap;
“Sayın Erdoğan, suç işliyorsunuz. Ayrımcılık yapıyorsunuz. İmam Hatipler de bu milletin okullarıdır. Oraya giden çocuklar da bizim çocuklarımız. Siz İmam Hatipleri övmüyorsunuz. AKP’nin siyaset okulu konumuna sokarak gelecekte bu okulların hedefe konması için tersten bir operasyon yürütüyorsunuz. Bu okulları hedefe koyuyorsunuz. İmam Hatip okullarının derneklerini okullarına sahip çıkmaya davet ediyoruz.”
Olmalıydı.
Çünkü hakikat budur.
Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bütün okullar devletine bağlı öğrenciler yetiştirmek zorundadır. İmam Hatipler Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullar olmasına, öğretmenleri bakanlığın atadığı öğretmenler olmasına rağmen, nasıl oluyor da imam ile öğretmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti konusunda ayrı düşüyor? İşte sorulacak soru, sorulacak hesap budur. Bu okullara hangi istihbarat ajanları el attı?
Siz Avrupa ülkelerinde kilise okullarından devletine düşman bireylerin yetiştirilebileceğini düşünebilir misiniz? Böyle bir şey mümkün değildir. İşte asıl sorgulanması gereken konu budur. İmam Hatipleri sorgulamak yerine, öğretmenle imamımızı ayrı düşüren bu ihanet çalışmasını kimler yürüttü? Bizim çocuklarımızı kimler birbirine düşürüyor?
Akılcı bakış bu sorgulamayı gerektirir.
Türk Milletine kurulan TAHTEREVALLİ kumpası nedeniyle bu günlere geldik.
Kurulan kumpası bozacak akılcı çözümler üretilmedi.   
 Erdoğan’ı dindar nesil yetiştirmekle suçlayan akılsızları bile gördük.
Tersten destek… TAHTEREVALLİ siyaseti.
Erdoğan dindar nesil falan yetiştirmiyor. Erdoğan milli duyarlılığı olmayan, küresel şeytanların kullanabileceği kimliksiz patates bir nesil yetiştiriyor. Çünkü okyanus ötesi böyle buyurdu.
“Dinler arası diyalog eş başkanı olarak; tek dinli, tek dilli bir dünya devleti kurma projesinde görev alan Erdoğan ve ekibi, dindar nesil diyerek dine yaptığı operasyonu saklıyor?”  Sorulması gereken soru ise;
“Bahsettiğiniz nesil Haçlıya uşaklık edecek haçlı Müslüman’ı bir nesil mi olacaktır?”
 Arslan Bulut Saadettin Tantan ile bir röportaj yapmış. Sadettin Tantan;
“İktidar partisi, iktidara geldiğinden bugüne kadar, tercih olarak kara para ekonomisi, kayıt dışı ekonomi, kaçakçılık, kumar ve fuhuş ekonomisi, terör ekonomisi ile yolsuzluk ekonomisinden besleniyor. Bundan beslenirken, PKK ve KCK da, 2000’li yıllarda dağılmakta olan ve parasal olarak da çökmüş olan bir örgüt iken bugün 50 milyar dolarlık bir servete ulaşmış vaziyette. Bu servet, bu 10 yıllık süreç içerisinde oluştuğu için buradan beslenen iktidar ve yandaşları ile oluşan sistem Türkiye’nin yozlaşmasına sebep teşkil etmiş vaziyette.”
Bu tespit doğrudur. Bu tespitte AKP iktidarının 10 yıllık icraatlarının resmi çekilmiştir. Peki bu resimde Müslümanlık var mıdır? Bırakın dindarlığı, bu resmin içinde insanlık, ahlak var mıdır?
YOKTUR!..
İşte bu korkunç gerçekleri DİN üzerinden kurulan siyaset TAHTERAVALLİSİ ile maskelediler.
 Kurtuluş savaşında yenilen yedi düvel ve yerli ortaklarının çocukları, kendilerini hezimete uğratanların çocuklarından intikam alıyor.
Gelinen nokta;
Bir seri katilden, tecavüzcüden(itirafçı PKK’lıların açıklamalarında var), uyuşturucu taciri küresel bir fahişeden Mandela çıkarılıyor...
 Türk milleti din maskeli haçlı uşaklarınca 40 yerinden bıçaklanıyor.
10 yıllık iktidarlarında hiç utanmadan;
“Bize karşı çıkanlar dine de karşılar” diye ahlaksız bir propaganda yaptılar.
 Erdoğan;
“İmralı’nın koşulları dünyada hiçbir ülkede olmayan çok iyi koşullardır ve burada adeta özel bakım söz konusudur. Yatağı var, televizyonu ya konuldu ya konuluyor. Günde 1 saat 5 arkadaşıyla avluda volta atıyor. Hiçbir manisi yok.”
Diyor.
Yüreğim sıkışıyor.
Şehitlerimizin;
“Asıl biz şimdi öldük, bizi sattınız. Kanımızı sattınız.”
Çığlıkları beynimde çınlıyor.
Bu mübarek topraklar çok ihanet gördü.
Hatırlatırım;
BU TOPRAKLAR ÇOK HAİNİ DE GÖMDÜ.
Tek kurşun atmadan bu ülkeyi teslim ettiğini sananlar,
Tek kurşun yemeden bu ülkeyi teslim aldığını sananlar…
Yaktığınız ateşte yanacağınız günler yakındır.

8 Ocak 2013 Salı

TRAFİK CANAVARI


TRAFİK CANAVARI

Çıkma trafiğe iyi öğrenmeden,
Yutuyor bizi trafik canavarı…
Sollama arkanı, önünü görmeden,
Yutuyor bizi trafik canavarı…
*
Önce kontrol et, arabana binerken,
Sinyali ver sağa, sola dönerken,
Geçme kavşakta kırmızı yanarken,
Yutuyor bizi trafik canavarı…
*
Vasıtanı kullanırken alkol alma,
Oturunca koltuğa hülyaya dalma,
Kendini ve çevreni ölüme salma,
Yutuyor bizi trafik canavarı…
*
Zincir, takoz, unutma yola çıkarken,
Bir yanlışlık yapma trafik akarken,
Dikkat etmelisin uzunları yakarken,
Yutuyor bizi trafik canavarı,
*
Hareket halinde müzik açıyorsun,
Takılıp ritmine sanki uçuyorsun,
Oysa sen kendine kefen biçiyorsun,
Yutuyor bizi trafik canavarı…
*
Böyle giderse daha çok can yakacak,
El atmazsak oluk oluk kan akacak,
Yok bize bizden başka sahip çıkacak,
Yutuyor bizi trafik canavarı…
*
SUSUZ der ki yaşamak her şeyin başı,
Emniyettir var olmanın temel taşı,
Kazalar çoğaldı, akıyor göz yaşı,
Yutuyor bizi trafik canavarı…
*
Şakir SUSUZ